09 Eylül 2012

Bugün benim doğumgünüm



Doğumgünlerini sevmediğimi her fırsatta dile getirmiştim. Son partimi 8 yaşımda Burger King’te verdikten sonra, eğlence hayatından erken hevesimi alıp bu parti işlerini bıraktım. Böylelikle her sene 9 eylül’de içeriği artan Sindy ve Barbie (Barbie diye genellemek her zaman Sindy’ye haksızlıktır, o yüzden ikisini ayrı ayrı yazarım) koleksiyonumu da sınırlandırmış oldum. Ama dert etmedim, sonrasında kardeşimin Action Man’ini Ken niyetine kullanmak durumunda kalsam da inandığım şeyi yapmak herşeyin önündeydi. Bundan sonra doğumgünü yoktu.


Hayatların ucuza gittiği, aşkın günlük heveslerle yer değiştirdiği, dostluk kelimesinin sınırlı sayıda üretildiği, samimiyet yerine kurnazlığın mübah sayıldığı bir dünyada doğduğum günü kutlamak niyeydi? Zaman kaba doldurulup biriktirilemiyor, bozuk musluk gibi sen istemesen de akıntı yaparak geçiyor. Ve ben böyle bir dünyada göz açıp kapayıncaya kadar geçen yıllarımı kutlayacaktım öyle mi? Kutlamak hayata karşı teşekkür etmek gibi geliyordu. Beni yorduğu, üzdüğü, olgunlaştırdığı, yıllarımı aldığı için ona teşekkür ediyordum adeta, iyiki ona doğmuştum da tüm bunlar başıma gelmişti. Bu teşekkür haliyle koyuyordu bana.


Bugün bakıyorum, 25 yaşımdayım... Ben en son 19 yaşımda kalmıştım, yani hissiyat olarak. Şimdiyse biliyorum, bundan sonrası 25 hissiyatında olacak, taaki 30’uma gelene kadar. Geçmiş 6 seneye kıyasla, daha bi palazlandım; olaylara, olanlara, insanlara anlayışım var. Daha az ağlıyorum, daha fazla gülüyorum. Coşkuluyum, olan biteni hakkıyla yaşamak istiyorum.  Ve artık bi hırsızım, hayattan anlar çalmaya bayılıyorum. Bu iki kişilik oyunu artık daha iyi oynuyorum.


Herşeye inat,  hala burada bu şekilde durabiliyorsam ve hala içimde mutlu olma ve mutlu etme çabası varsa, yaşadığımı hissediyorum. Bugün doğumgünümü kutluyorum, hem de Samatya’da hayatımın kahramanının evinin orada, asma yapraklarının altında, sevdiklerimle rakı içerek kutluyorum, çünkü hala yaşıyorum.


                                                                                                 (Ankara, 1991)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder