Asansörden indiğim, kapıya yaklaşıp ben’e geri döndüğüm an suratımın ifadesi bir anda değişir, tüm günün yalanı üzerime yıkılır, nefesim daralır. Kapıyı zar zor açıp içeri girerim. Tüm gün sırtıma binen başkalık hissinin ağırlığını atmak istercesine montumdan, çantamdan bir hışımla kurtulup o kocaman masaya otururum. Bir süre sessizlik... Ne kadar oldu bilmem durmaya devam ederim. Durmak çare değil ya, hani hep birşeyler yapmak lazım ya; saatler geçer, ben birşeyler yaparım evin içinde. Derken göz kapaklarım kapanmaya başlar, direnirim. Daha yeni ben olmaya başlamıştım, bedenimin haksızlığına gelemem diye zorlarım, beden baş ağrısıyla tepki verene kadar zorlarım. Derken her zihin gibi, benimki de bu haksız rakabete yenik düşer ve kendimi hiç cömert davranmayan cimri bir uykuya bırakırım.
Sabah gözümü açtığımda bir küfür dökülür o kibar sanılan ağzımdan. Akşamki asansöre kadar bu küfür beni idare eder diye umarım hep ve kapıyı çekip çıkarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder