31 Mart 2011

Das Geheimnis

Kalabalıkların bunalmışlığıyla eve attım kendimi. Ama yalnızlık burada da yasaktı, olmadı. yine birilerinin yanındaydım üstelik kendi evimde. Hastalığın ve yalnız kalamamanın verdiği huysuzlukla söve söve bilgisayarı açtım. Birkaç mail yazıp kaparım diye düşünürken işler sardı. Mail mail üstüne okunup yazılırken, inbox doldu taştı. Mail temizliğine girişmişken genelde pek teşrif etmediğim spam’lere gözüm takıldı. Bizim kafenin fotoları da ne güzelmiş bunları hiç görmemiştim derken, konusuz o maili farkettim. İlk, sonundaki cümleyi okudum ‘aramızda kalsın’. Yıllar sonra ondan bana bir sır veriliyordu. Heyecanlandım. Sonra tarihe baktım. Üstünden 15 gün geçmişti. 15 gün boyunca cevap beklemişti ama ben maili görmemiştim. Şimdiyse okuyacaktım ve onun bana vermek istediği sırrı seve seve saklayacağımı ona söyleyecektim. Ama önce maili okumalıydım. Yerimden kalktım, çay alayım dedim. Bardak kalmamış ya, önce yıkamak lazım. yok çayla da olacak iş değil. Belki öncesinde bi duş almak mı lazım gelir. Duşla da olmaz bu iş, en iyisi biraz daha çalışıp sonra okumak. Olcak gibi değil deyip kıvranırken, tüm cesaretimi toplayıp kuruldum yine bilgisayarın başına. Bu sırrı alacaksam o anın şanına şakışır olmalıydı herşey. Unreachable’ı taktım kulağıma, artık hazırdım.

‘ Sevgili kızım, senin telefonuna kulak misafiri oldum’ diye başlıyordu. O an anladım, bu sır acıtacaktı biraz, yakacaktı bepanten merhemle geçiremediklerimizi. Derin bir nefes aldım ve bıraktım sonunda gözlerimi birden ikiye derken üçüncü cümleye.
Sozcuklerle arası iyi değildir bilirim. Ama birkaç dilbigisi hatası dışında döktürmüştü bu sefer hem de tüm açıklığıyla. bundan tam 5 sene önce ilk konuşmasını yapmıştı bana. ‘Bu yaşta kimse kimseye bağlanmaz demişti’ o zamanlar. 5 senenin suskunluğundan sonra son noktayı yine o koydu. Aşk dedi bana, aşkı anlattı. Sevgiyle arasındaki farkı çizdi karşımda. Kendince ben seni anlıyorum dedi bana. Uzun süren sessiz kalmışlıktan olsa gerek bu sefer daha da derinden girmişti.

Eyvallah cevabı yeterdi aslında o yazıya. Ama birkaç cümle daha edebilmek için zorladım kendimi, ne de olsa tam 15 gün onu farkındasızca bekletmiştim. Ortaya karışık anlattım birşeyler, belki de saçmaladım. Zaten ne anlatırsam anlatayım hiçbir kelime, cümle yetmeyecekti; onun yazdıklarına karşılık gelmeyecekti. Tek tek kelimeleri sildim, sayfayı bembeyaz bırakıp pencereyi kapadım. Sonrasında da delete!

O maili hiç okumamış gibi yaptım. Sen haklıydın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder