14 Nisan 2012

Cenaze müziği

'Cenaze yerine geldiğinde akşamüzeriydi. Cenazede müzik... Bir ölüye yapılacak tek şey. Ölen kim ise, onun yaşamının müziği cenazesinde çalınmalı diye düşündü. Çünkü insana doğumundan ölümüne dek bir müzik eşlik eder. Kimi insanların hareketli ve neşeli, kimilerinin ise durgun ve ara sıra çoşkun oluşu, kafalarındaki müziğe ister istemez uymak zorunda oluşlarındadır. Dengesiz bir yaşamda suç, o kimsenin müziğindendir -ne yapsın, tabii, bir yaptığı öbürüne uymaz. İşte bu uyuma uyumsuzluk denmesidir kötü olan. Müzikte bir dakika, yaşamın bir yılına denk gelir. Kalın mı notası, palet olarak uzun süre çalınırsa, insanın o yıllarda hiçbirşey yapamadan çakılıp kalması işten bile değildir. Solo kısımlara geçildiğindeyse, insana bir hareket gelir; kimilerine bir kez, kimilerine ise durmadan - ya da hiç. Cenazede bu müziği dinleyen, o insanın ağrılarını, kıpırdayamazlığını, nedensiz heyecan ve çoşkularını anlayabilir; hiçbirşeyi gereksiz bulmaz. Nasıl yaşadığı ancak bu şekilde öğrenilebilir. Neden uzun ya da kısa yaşadığı da, müzik bittiğinde her şey biter çünkü. Nasıl öldüğümüz finalde belli olur; sancılar ağır ağır tekrarlanarak mı - en kötüsü, bitip bitmediği belli olmadan mı...'

Şule Gürbüz, ''Kambur''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder