Bugün ofise gitmek için taksiye bindim, Ümraniye Küçüksu
dedim taksiciye. Köprü sapağına gelmeden saatin daha 10:00 olduğunu ve çok
gereksiz bir hareket yaptığımı anlayarak Akaretlere gidelim usta diyiverdim. En
sevdiğim kahveciden kahvemi aldım, sağ kolumda laptop Beşiktaş’a yürümeye
başladım. Beşiktaş, çok sevdiğim birinin
bana umut veriyor dediği semt... Benim içinse ne olduğumu hatırladığım yer... Esnaf
dükkanları açmaya başlamış, bir tek giysi satanlar kalmış. Pando Amca’nın
önünden geçerken en son ne zaman fırından ekmek aldım diye düşündüm. Ne zaman
kahvaltıcıdan peynirimi, manavdan manavın seçtiği domatesleri almıştım? Pazar
akşamı için balık pazarından hamsileri alıp kızartmayalı ne kadar olmuştu? BIM’in
Türkiye’de kaç tane şubesi olduğunu ezbere bilirken, bizim mahallenin tek
bakkalının ismini hatırlıyor muydum? Oysa küçükken hergün uğrayıp elimdeki
bozukluklara kaç sakız, kaç gofret geleceğini onunla beraber hesap etmiyor
muydum? Büyük vefasızlık dedim içimden, ama en büyüğünü kendime yapmışım bunca
zaman. Ben sokakları, mahalleleri, en çok da oralardaki beni özlemişim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder