
Kardeşimin doğum gününü unuttuğumu iki gün sonra farketmiştim. Allahtan adam sağlam, tek bi laf bile etmedi ve beni utandırmadı. Hediyesini sorduğunda da, Almanya’daki evde duran piyanoyu satarsa gelen paranın yarısını ona vereceğimi söyledim. Güldü, hoşuna gitti. Oysa piyano zaten onundu ve kardeşim telefon konuşmamız boyunca ikinci güzelliğini de yapmış oldu. Yine beni utandırmadı, tamam dedi satarım.
En son bıraktığımda 10 yaşındaydı, şimdiyse 17’ye giriyor. 7 senedir hiçbir doğumgününde yanında değildim, bundan sonrakilerde de biraz zor gözüküyor. Ne nasıl büyüdüğünü gördüm ne de bunu kutlarken yanındaydım. Doğumgünlerinin önemsiz, gereksiz olduğunu demin yazdığım üç cümlenin biliçaltımda yarattığı etkiyle vermiş olmalıyımki, senelerdir insanların doğumgünlerini hatırlamam hatırlasam da kutlamaya fırsat bulamam. Hep nedenlerim vardır, fırsatları kaçırır en nihayetinde atlarım iki kelam laf etmeyi. Ancak kutlama yerlerine gidersem görevimi yerine getirecek kadar sorumlukluk sahibi olabilirim. Orada da amacım, kutlamak değil sevdiğim insanla vakit geçirmek, onun yanında olmaktır. Benimkini kutlayanlara da fazladan duygu cömertliği göstermem, gösteremem. Madem bir tavrım var, egoma yenik düşmek istemem.
Senede birgün hıyarlık yapmaktan dostluklara zarar gelir mi? Gelmez derseniz, beni de böyle kabullenin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder